Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi » Cilt: 28 Sayı: 1
1954 tarihli Sözleşmenin 1 ila 7’nci maddeleri arasındatebligat konusu düzenlenmiştir. Ancak, 1965 tarihli Sözleşme, her ikiSözleşmeye taraf olan devletler arasında özel nitelikte hükümler taşımasınedeniyle anılan Sözleşmelere taraf olan devletler bakımından tebligatişlemleri 1965 tarihli Sözleşmeye göre yerine getirilir. Uluslararasısözleşmelerle teminat altına alınan yurtdışına tebligata ilişkin hükümlerin5651 sayılı Kanun ile etkisiz kılınması mümkün değildir. Zira hiçbir devletkendi kanunlarına dayanarak uluslararası yükümlülüklerinden kurtulamaz. Maddesinde usulüne göre yürürlüğe konulmuş antlaşmaların “kanunhükmünde” olması kabul edilmiş ve “usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak veözgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklıhükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşmahükümleri esas alınır” denmiştir. Maddesinde güvencealtına alınmış hak arama özgürlüğü ve 40.
Dolayısıyla burada suçisnadında bulunma yetkisi yargı organı dışında yürütme erki içinde yer alan birbirime verilmiştir. Bu husus kuvvetler ayrılığı ilkesiyle açık bir şekildeçeliştiğinden Anayasa’nın 2. Maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesive 9. Maddesinde vücut bulan yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelercekullanılacağı hükümleriyle bağdaşmamaktadır. Bu madde kapsamında yeralan içerik, yer ve erişim sağlayıcılar belirtilen hüküm gereği kendilerineulaşılabilecek şekilde tanıtım bilgilerini internet sayfasında güncel olarakbulundurmakla yükümlüdür. Maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, dilediğialanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyalamaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacaktedbirleri alır.” denilmektedir. Maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerinedokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlıolarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüneve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine veölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Mesela ABD’de yer alan bir içerik sağlayıcı sitenin yersağlayıcısının Kanada’da yerleşik bir şirket olduğunu varsayalım. Söz konususitede müstehcen görüntülere yer verdiği veya paribahis güncel oynatıldığı gerekçesiyleBTK başkanı tarafından içeriğin çıkarılmasına karar verildiğinde bu kararın ikiülkedeki yükümlülere tebliği ve içeriğin çıkarılmaması halinde de idari paracezası verilmesi gerekmektedir ki bu oldukça absürd bir durumdur.
İdari eylem ve işlemlere karşıbireylerin korunması ve dava hakkının (AY m. 125/1) kullanılabilmesinin önşartı da usule uygun tebligat yapılmasıdır. Bunun için tebliğin düzenlendiğikuralların mahkemeye erişim hakkının gereklerine uygun, belirsizlikten uzak,keyfiliği önleyen güvenceler içermesi zorunludur. Tebliğin usule ve kanuna uygunyapılmadığı iddialarına karşı tebliğ yönteminin denetimi mümkün kılması dagerekir. Belirsizliği ve asgari güvenceleri önleyen düzenleme yapılmasızorunluluğu hukuk devleti ilkesinin hukuki belirlilik, öngörülebilirlik vehukuki güvenlik unsurları yönünden de geçerlidir. Öte yandan Anayasa’nın 125/3.maddesinde idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirimtarihinden itibaren başlayacağı belirtilmektedir. Fıkraya atıfla birlikte tebliğin hangi yöntemle yapılacağı hususunda birbelirsizlik bulunmaktadır. Bu nedenle kuralın iptal edilerek Anayasal ilkelereuygun şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği görüşündeyim. Maddelerine aykırıolduğu ileri sürülmüştür. Maddesinde yer alanerişimin engellenmesi tedbiri keyfi müdahalelere karşı hiçbir güvenceiçermemektedir.
- Maddesindeöngörülen ölçülülük ilkesi gereği belirlenen cezanın miktarının da aşırıorantısız olmaması gerekir.
- Açıklanan nedenle konusu kalmayan maddeye ilişkiniptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
- Maddelerindegüvence altına alınan temel hakları ihlal etmektedir.
- Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zararakarşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veyaişleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararınıgiderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde davahakkını kullanabilmesidir.
Anayasa Mahkemesinin KeskinKalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. Ve diğerleri kararında 5651 sayılıKanun’un 9. Maddesi bağlamında kanunilik ilkesiyönünden değerlendirilmiştir. Bu itibarla teşebbüsözgürlüğüne sınırlama getiren kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilirnitelikte olduğu, dolayısıyla kanunilik ölçütünü sağladığı anlaşılmaktadır. Maddelerine de aykırıolduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususlar Anayasa’nın 13. Maddeleri kapsamında ele alınmış olduğundan Anayasa’nın 2., 40. Ve 125.maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle kural Anayasanın 2., 5., 13., 22., 26.,27., 28. Maddelerine aykırıdır iptal edilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle iptali istenen kurallar Anayasanın 2., 9., 13.,26., 27., 28., 36., 38., 40. Maddelerine aykırıdır, iptal edilmelerigerekir. Açıklanan nedenlerle iptali istenen kurallar Anayasanın 2., 6.,13., 20., 22., 26., 28., 38.
Madde ile sosyal ağ sağlayıcıların Türkiye’de temsilciatamaları, Mahkemeler BTK veya ESB tarafından yapılacak bildirimlerin butemsilciye yapılması ve sosyal ağ saylayıcılar için öngörülen yükümlülüklerinbu temsilciler üzerinden yürütülmesi düzenlenmektedir. Ayrıca sosyal medyaplatformlarına kişiler tarafından yapılacak başvuruları inceleme yükümlülüğügetirilmiş ve sosyal medya platformlarının Türkiye’den bağlanankullanıcılarının verilerini Türkiye’de tutma zorunluluğu öngörülmüştür. Diğertaraftan bu yükümlülüklere uymayan sosyal ağ sağlayıcılara uygulanacak yaptırımlardüzenlenmiştir. Bu maddede temel olarak sosyal medyanın kontrol altınaalınmasının amaçlandığı görülmektedir. Maddenin koruması kapsamına tüzel kişiler vekurumlar da dahil edilmiştir. Tüzel kişilerin, özellikle de kamu tüzelkişilerinin kişilik haklarından yararlanıp yararlanmayacağı ya da hangihaklardan ne şekilde ve hangi ölçüde yararlanacağı konusunda da bir açıklıkbulunmamaktadır. Uygulamada kamu tüzel kişileri sadece haberde adı geçtiğigerekçesiyle erişim engelleme talep edebilmekte ve bu talepler kabuledilmektedir. 7253 sayılı Kanunla öngörülen tanımdaysa gazetecilik veyaeditoryal içerik sunan platformlar istisna tutulmadığı gibi, bireysel iletişimimkânı sunan platformlar da istisna tutulmamıştır. Bu nedenle yaygın olarakkullanılan kamuya açık olmayan kişiler arasında mesajlaşma, mailleşme, sesligörüntülü görüşme veya dosya paylaşma platformlarının hatta online toplantıyapma imkânı sunan zoom, jitsi meet gibi platformların da tanım kapsamınaalınması mümkün görünmektedir. Aynı şekilde oyun platformlarının, müşterileremallar konusunda yorum yapma imkânı sunan alış-veriş sitelerinin, ortak çalışmayapmaya olanak sağlayan platformların, dosya paylaşma ya da dosya depolamaplatformlarının, hatta akademik yayın paylaşma imkânı veren platformların ya daveri tabanlarının da tanım kapsamına sokulması mümkün görünmektedir. Oysa buplatformların hiçbirinin sosyal medya olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.